11 Haziran 2016 Cumartesi

KUZEY KIBRIS'IN İNCİSİ GİRNE...

Girne, Kuzey Kıbrıs’ın turizm başkenti olmasıyla beraber, şüphesiz Akdeniz’in en güzel yerlerinden biridir. At nalı şeklindeki limanda hakim olan Girne Kalesi ile Birlikte antik ambarlar kafeterya, restoran ve barlara dönüşmüştür. Burada atmosfer büyüleyicidir. Beşparmak Dağlarının zirvesindeki Richard Lionheart’ın St. Hilarion Kalesi şehre fon oluşturur. Şehrin odak noktası Limandır. Akşam yaklaşırken, yerli halka karışarak rengarenk balıkçı teknelerinin ve yatlarının bulunduğu kordon boyunda gezintiye çıkabilir, ardından kafelerin birine oturarak hayatın akışını seyredebilirsiniz. Girne, birçok otel ve pansiyona, yerli ve uluslar arası mutfaklardan yiyecekler sunun restoranlara ev sahipliği yapıyor. Yerli restoranlarda genellikle mezelerin ardından kebap veya balık yiyebilirsiniz. Uzmanlık alanları Kıbrıs ev yemekleri olan restoranlar ise, molahiya ve kolokas gibi, sebze yemekleri sunuyor. Fransız, İtalyan, Hint, Pakistan, Çin ve İngiliz mutfaklarını sevenler için birçok seçenek var. Girne Kuzey Kıbrıs’ta tatil yapmak için en ideal yerdir.

       Girne’nin Geçmişi
Girne bölgesinde, yerleşim tarihi Neolitik zamana kadar uzanır. Anadolu’nun sahil uygarlıklarının etkisi altında kalarak, Bronz Çağda bölgedeki nüfus artmıştır.
Girne İÖ 12-2 yy.a kadar bağımsız bir krallıktı, fakat o yıllardan sonra, salamis tarafından devralındı. Girne isminin, o zamanlara kadar uzandığına inanılmaktadır. Ptolemy (Salamis Kralı) şehre, Yıldırımlı Afrodit anlamına gelen ‘’Keravnia’’ ismiyle hitap edermiş. 10.yy.da Fenikeliler Girne’ye yerleşip bir ticaret noktası kurdular. Roma zamanında ise, bölgeye kendi hatları içerisinde gelişmeye imkan veren, nispeten özerklik verildi. Girne halkı, Roma İmparatorluğu hakimiyeti zamanında Hıristiyanlığın resmi din olmasında önce bile Hıristiyan’dı Roma egemenliği zamanında limanın, Anadolu’daki pazarlara geçit olarak kullanılması, şehrin kişilik ve statü yönünden büyümesine yardımcı oldu. 1192’de Girne, Aslanyürekli Richard’ın önderliğindeki Haçlı seferlerinde ele geçirilir ve ada  Lüzinyan’ lara verilir.
Lüzinyan’lar, Girne’yi derebeylik mülklere ayırdılar. İlginçtir ki, bazı yerlerin şimdiki isimleri Frank derebeylerinin verdiği isimlere çok benziyor. Templos (Zeytinlik) köyü Templar Şövalyelerinin ve Karmi (Karaman) köyü Carmelitlerin Mülküydü. Ayrıca, Agrida (Ağırdağ) köyü Franklar tarafından La Gride olarak bilinmekteydi. Venedik egemenliğindeyken, Frank döneminde de yaygın olan Girne’nin ihbarnameleri genişletip güçlendirilmiş, fakat uğraşları 1571’de Osmanlıların Girne’yi bir kurşun dahi atmadan ele geçirmesiyle boşa çıkmıştır. Bu fetihten sonra Girne, Osmanlı İmparatorluğu’nun parçası olur, böylece stratejik ve ekonomik olarak eski önemini kaybeder.
1889’da Kıbrıs’ın idaresi İngilizlerin eline geçtikten sonra, genel ticareti en önemlisi gemi ticaretini genişletmek amacıyla, Girne Limanı’nı iyileştirmeye ve yenilemeye yönelik girişimler yapıldı. Fakat Liman ‘’Gemi Enkazcı’’ ününden kurtulması çok zordu. Son zamanlarda, Girne popüler bir turizm merkezi olarak gelişirken, liman da turistlere ve yerli halka hizmete devam etmektedir.